Türkiye'de yüzyıl dönümünde ortaya çıkmaya başlayan mimarlık tarihi metinleri mimarlardan çok mimarlık, resim, arkeoloji, müzecilik ve koruma gibi konularla ilgilenen bir kültürel elitin ürünüdür. Dönemin milliyetçi endişeleriyle yönlenilen bir ilginin sonucu olarak bu metinler, bir yandan milletin mimari alandaki kültürel varlığına dair bir döküm niteliği taşırken, öte yandan da geçmişin mimarlık ürünlerini tasavvur edilen milli geçmişin dayanak noktalarına dönüştürecek bir anlatı kurgularlar. Bahriye ve Sanayi-i Nefise Mekteplerindeki eğitiminden sonra askeri müzenin kuruluş çalışmalarında görev yapan ve deniz tarihine ilişkin albümler hazırlayan Ressam Hüsnü Bey'in 1919 senesinde kaleme aldığı ve XIV- XIX. Yüzyıl aralığında gerçekleştirilmiş İstanbul, Edirne ve Bursa'daki bir grup caminin ele alındığı Bedayi-i Asar-ı Osmaniye adlı çalışması da dönemin her iki eğiliminin de izlerini taşıyan bir örnektir.
GÜL CEPHANECİGİL