VIII. yüzyılda Endülüs'te yetişen Şâtıbî günümüzde özellikle fıkıh düşüncesine getirdiği vizyoner bakışla tanınır. Bu bakış, dinin/İslam'ın ana hedeflerini (külliyyâtü'ş-şerî'a veya makâsıdü'ş-şerîa) göz ardı edip tikel verilere (cüz'iyyât) göre hüküm tesis etmenin yanlışlığı ana fikrine dayanır. En özgün yönü bu olmakla birlikte o aslında çok yönlü bir âlim ve etkili bir davetçidir. İslamî ilimlerin hemen her alanında ciddi eserler vermiş, sonradan ortaya çıkan bozuk dinî ve tasavvufî telakkilere karşı toplumunu uyarmış, bu yüzden sert tepkilerle karşılaşmış ama mücadelesini hayatı boyunca sürdürmüştür. Fakat ne gariptir ki vefatından sonrasına ait klasik literatürde onun özgün yaklaşımlarına neredeyse hiç atıf yapılmamış olması onun adeta unutulduğunu göstermektedir. Modern zamanlara gelince bu defa da dillere pelesenk olan, hatta seküler hayatın kendisinin makâsıd düşüncesine onaylatıldığı bir Şâtıbî portresi vardır.
AHMET YAMAN