Osmanlı Devletinde Matbuat ve Neşriyat Yasakları Tarihine Medhal

Osmanlı Devleti'nde matbuat hayatı geliştikçe beraberinde matbuat mevzuatı da gelişmiş ve matbaalar ve basılı malzemeler, yâni kitaplar, mecmualar ve gazeteler hakkında da kanunlar çıkarılmıştır. Bu sahanın teftişi ve cemiyetin ve tabiî aynı zamanda devletin temel değerlerinin gelişen basılı kültür araçlarına karşı korunması için getirilen yasaklar ve bilhassa bu yasakların II. Abdülhamit Devri günümüze kadar tartışılmıştır ve halen de tartışılmaktadır. Diğer taraftan yurt dışından gelen neşriyata konulan yasaklar da aynı şekilde bu yasakları takbihi yaklaşımıyla incelenmekte ve gündeme getirilmektedir. Bununla beraber bu mevzu araştırma dışında tutulmuştur. Bir cemiyetin yasakları içtimâî ve zihnî yapısının en kıymetli vesikaları hükmünde iken bu zamana kadar bu bakımdan değerlendirilmemiş olmaları yakın çağ tarihimiz ve tarihçiliğimiz için büyük bir kayıptır. Osmanlı Devleti'nin bilhassa Garp kurumlarını bir taraftan iktibas ve diğer taraftan kendisini Garba karşı korumak gibi çok zor iki işi aynı anda yapmak mecburiyetinde kalmasına sahne olan XIX. asırda matbaayı bir ıslahat âleti olarak görüp benimsemesi ve yayılmasını desteklemesi, diğer taraftan da kullanılmasını bir mevzuata kavuşturması ve bu âletin istenmeyen yönde kullanılmasına engeller getirmesini daha yakından tetkik etmek dikkate değer neticeler vermektedir. Bir taraftan basım işlerinin bir nizama kavuşturulması, diğer taraftan da matbaacılığın teşvik edilmesi matbaaya ve matbuata ne kadar büyük bir ehemmiyet verildiğini göstermektedir. Basılacak şeylerin basılmadan önce ve sonra teftişini yapan kurumların ve bilhassa Encümen-i Teftiş ve Muayene'nin kuruluşuna varan teşkilât gelişmesinin de matbuat hayatının gelişmesiyle yan yana yürümesi tabiî bir vakıa olarak ortadadır. Bilhassa Garp'tan gelen ve bir kısmı siyasî ve bir kısmı ise edebî sebeplerle yasaklanan kitapların niçin yasaklandığı ise bu gibi kitapların doğrudan doğruya bir muhteva tahlilinden geçirilmeleriyle mümkün olabilecektir. Ancak bu türden araştırmalara dayanan yorumların tarihçilik ve tarihimiz için bir kazanç olacağı açıktır. Burada işaret edilmesi gereken başka bir gerçek de matbuat yasakları bakımından bir felâket devri olarak gösterilen II.Abdülhamit devrinin önceki ve sonraki devirlerden bir farkı bulunmadığıdır.

ALİ BİRİNCİ

Bu alana yorumlarınızı ve katkılarınızı yazınız

Yorum yapmak için giriş yapınız