Teftâzânî, Râzî çizgisi üzere gelişen kelam geleneğinin ilk göze çarpan isimlerindendir. Bu yönüyle İslam düşünce tarihinin XIV. yüzyılına damgasını vuran bir figürdür. Hem çağında hem de sonraki çağlarda geniş bir coğrafyada haklı bir ün elde eden Teftâzânî, özellikle kelâm alanında kazandığı şöhreti büyük oranda muhalled eseri Şerhu'l-Makâsıd'a borçludur. Şerhu'l-Makâsıd, felsefi kelâm literatürünün ilk akla gelen örnekleri arasında yer alır. Kelâmın metafizikleşme sürecinde Şerhu'l-Makâsıd'ın yeri inkar edilemez. Teftâzânî'nin daha önce muhtasar olarak kaleme aldığı Makâsıd isimli eserinin geniş hacimli bir şerhi olan Şerhu'l-Makâsıd genel içerik olarak kelam ilminde ve ilimde temel ilkelerin belirlendiği mebâdî, varlık ve varlığa ilişkin doğrudan ve dolaylı bahislerin ele alındığı el-umûru'l-âmme, bunların yanında arazlar, cevherler, ilahiyyât ve semiyyâtbahisleri olmak üzere altı maksattan oluşmaktadır. Şerhu'l-Makâsıd'da konuların tertip ve tahkikinde Râzî ve Îcî ile gelişen çizginin takip edildiği görülür. Bu çizgi esas itibariyle akaid formundan kelâma, kelâmdan da felsefi kelâm türüne doğru uzanan bir süreçtir. Şerhu'l-Makâsıd'da yaklaşık üçte birlik kısma tekabül eden inanç bahisleri son iki bölümde konu edilir. Şerhin geriye kalan üçte ikilik kısmında işlenen varlık ve bilgi bahisleri inanç bahislerinin temelini teşkil eder konumdadır. Ancak burada ilk dört maksadın tamamen kelâmın temel ilkelerinden bağımsız felsefî/metafizik başlıklar, son maksatlara bırakılan inanç bahislerinden apayrı konular olmadığını, dikkatli bir okuyucu için meseleler arasında bir kelâmcı ile bir metafizikçiyi ayıran ince sınırların olduğunu belirtmek gerekir.
FATİH İBİŞ