Bu çalışma, 18. yüzyıl Osmanlı’sında yazılmış Nakşîlik risâlelerini konu edinmektedir. Önceki asırlara nispetle bu dönemde telif, tercüme ve şerh olarak çok sayıda tarikat risalesi kaleme alınmıştır. Bu risalelerle Osmanlı dinî hayatına Nakşîliğin bir teklif olarak sunulduğu düşünülmektedir. Mezkûr risâleler, Osmanlı dinî düşüncesini derinden etkileyen Birgivî’nin eleştirilerinden soyutlanmış bir tarikat takdimini içermektedir. Zira kimi Nakşîlik risalesi yazarlarının, tarikatın mahiyetini ortaya koyarken Birgivî’nin ve Kadızâdelilerin tenkitlerine karşı hassasiyet gösterdikleri görülmüştür.
Risaleler sadece Anadolu’da değil Şam, Kahire ve Medîne gibi Osmanlı Arap coğrafyasında da yazılmıştır. Bu noktada zikredilen coğrafyadan Şam ve Medîne’nin, Hindistan’dan Anadolu’ya Müceddidî-Nakşîliğin intikalinde önemli duraklar olduğu söylenmelidir. Nakşîliğin zikredilen yüzyıl Osmanlı’sında konjonktürün de etkisi ile ulema arasında ciddi bir zemin bulduğu dikkat çekmektedir. Bunda Nakşîliğin bir asırdan fazla bir süredir devam eden raks, semâ, devrân ve bidat tartışmalarının uzağında hafî zikri tercih eden bir tarikat olmasının etkisinden bahsetmek mümkündür. Ayrıca tarikatın, bidattan uzak sahabe yolu olarak nitelenmesi, sünnete sarılma ve bidattan kaçınmanın tarikatın bir gereği sayılmasının rolünden de bahsedilebilir.
Ali Çoban