Son iki asır içerisinde şehirlere doğru olan büyük akım, şehir çalışmalarına da büyük bir ivme kazandırmıştır. İlk dönemlerde, şehirleşme ve sorunları öncelikli konular olarak çalışılmışsa da şehirlerin tarihi özellikle 1960'lardan sonra verimli bir çalışma alanı olmuştur. Bu noktada, şehir tarihinin tanımı, diğer disiplinlerle ilişkisi, konusu ve kaynakları gibi sorular gündeme gelmiştir. Bir disiplin olarak şehir tarihinin durumu bugüne kadar devamlı tartışılmış ve esasen bu tartışmalar şehir tarihini çok zenginleştirmiştir. Bugün, diğer disiplinlerin erime potası olarak şehir tarihinin, toplumların hâlini ve tarihini anlamada, Batı'da iyi bir konuma sahip olduğu söylenebilir. Türkiye'deki şehir tarihçiliği ise henüz şehir tarihini böyle bir konuma getirememiştir. Bir arşiv kaynağı türüne dayanılarak yazılan şehir tarihi yazımı bugün neredeyse tükenmiştir. Değişik kaynakları mukayeseli bir şekilde kullanan ve şehri daha bütüncül bir şekilde ?ve farklı coğrafyaları da dikkate alarak- ele alan çalışma örnekleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Ne var ki, İslam şehri gibi bir kavramsallaştırmaya pek bulaşmayan tarihçilerimiz, alternatif bir şehir tanımı ve kavramsallaştırması da henüz yapamamışlardır. Kurumsal olarak da şehir tarihi yeterli bir mevkie kavuşamamıştır. Bu çalışmada önce, Batı'da bir disiplin olarak şehir tarihinin gelişim sürecini inceleyecek, ardından Türkiye'deki şehir tarihçiliğinin durumunu, İslam şehri tartışmalarına da bakarak tespit etmeye çalışacağız.
Yunus UĞUR